RSS Feed

DİKKAT ÇOK ÖNEMLİDİR.

Posted by agzı bozuk düşmanı

Yeni çıkan yasa uyarınca arabanızla çarptığınız hayvanları veterinere götürdüğünüzde bütün masraflar trafik sigortanızca karşılanacak, artık gereken yalnızca ve sadece merhamet...LÜTFEN DUYARLI OLALIM VE PAYLAŞALIM..

GELECEK BAHAR

Posted by agzı bozuk düşmanı


New York'un Brooklyn köprüsünde dilenen bir kör varmış.Köprüden geçenlerden biri adamcağıza günlük kazancının ne olduğıunu sormuş.Dilenci"bir-iki dolar"demiş.
Yabancı bunun üzerine kör dilencinin göğsünde taşıdığı,sakatlığını belli eden tabelayı almış,üzerine birşeyler yazdıktan sonra yeniden dilencinin boynuna asmış ve demiş ki;" Tabelaya gelirinizi arttıracak bir yazı yazdım.Bir müddet sonra tekrar uğrarım,bakalım netice verecek mi? "

Aradan bir ay geçince adamın yolu tekrar kör dilencinin olduğu yere düşmüş."Durumlar nasıl?"demiş.Adamı sesinden tanıyan dilenci"günde on-onbeş dolar topluyorum.Tabelaya ne yazdınız da,insanlar bana bu kadar sadaka veriyor?" diye sormuş.Adam yanıtlamış; " Siz,gelecek baharı göreceksiniz ama ben göremeyeceğim diye yazdım " demiş.

BİR BAŞKA ÖKSÜRÜK GİDERME REÇETESİ..

Posted by agzı bozuk düşmanı


Bir çay bardağı sıcak suya konulan adaçayının içine biraz karabiber serpip, içine 4-5 damla da limon sıkılıp karıştırılırak içilir ise, öksürüğün kesilme süresi 10-15 dakika arasıdır.
Hatta bu yazıyı yazarken şu anda bu karışımı kendim de içmekteyim.

Sağlıklı günler dilerim.

İNSAN NEDEN ÖZLER?

Posted by agzı bozuk düşmanı


Size bugün;bir arkadaşımı anlatmak istiyorum.Uzun yıllar ciddi anlamda zor günler geçirdikten sonra,en sonunda yaşamına anlam veren,kendisine yaşam gücünü kazandıran kadına rastlamıştı,O'nu çok sevdi,öylesine ki,uzaklarda olan kadına ulaşmak için hemen her ay, uzun yollar aşarak kendisini görmeye giderdi.
Ama ya kendisinden uzak olduğu,yanında olmadığı zamanlar..Gözlerimle gördüm ki;özlemek denen duygu ne denli zor,ne denli insanı güçsüz kılan, ama bir o kadar da itici güç olabilen bir duygu imiş. Benimle herşeyini paylaşan arkadaşıma,bunca sevdiği kadını görmek için her ay o denli uzaklara gitmenin zor olup olmadığını sorduğumda,bunun kolay olduğunu, ama asıl zor olanın kendisinden ayrılmak olduğunu söylemişti,öylesine ki; hanımın yamacına vardığı anda, o özleme duygusu da beraberinde geliyormuş..

Ya şimdi? Uzun süredir özel nedenlerle biraraya gelemediklerini bildiğimden,bir süre önce kendisini gördüğümde,O duyguya şimdi nasıl tahammül edebildiğini sorduğumda bana yanıtı ise şu oldu;" ben tahammül edemiyorum ki zaten ama O'na sevgim,saygım ve umuyorum ki aynı duyguların kendisinde de olduğunu bilmem beni ayakda tutuyor,özleme gelince,O'nu zaten ne sen sor,ne ben söyleyeyim."

İşte böyle; içimden geldi,bugün bu dostumu odak noktası yaparak, sizler ile özlem duygusu hakkında biraz sohbet etmek istedim.
Dileyelim ki; hiç kimse evinden uzak olmasın,o özlem duygusunu sık sık algılamasın ve Allah kimseyi sevdiğinden ayırmasın

Asırlar Öncesinden Sokrates ve Bildiği En İyi Şey

Posted by agzı bozuk düşmanı


Antik Yunan'da Sokrates'e haksız yere idam cezası verilir..Karısı kararı duyunca ağlamaya başlar ve "haksız yere idam ediliyorsun."deyince Sokrates;"haklı idam olsam daha mı iyi olurdu?" diye yanıtlar ve ekler;"Benim en iyi bildiğim şey,hiç bir şeyi tam bilmediğimdir çünkü bütün kötülükler,bilgisizlikden doğar..."

Geçmiş tüm yaşamımda karşılaştığım pek çok olay, gözlemlediğim pek çok sosyal olgu, bana hep Sokrates'in savunması ve verilen hükme karşılık, o büyük filozof'un eşi ile yaptığı bu konuşmayı anımsatmıştır ve ne kadar isabetli bir söz ki, asırlar boyu hep doğrulanmış...

"Benim en iyi bildiğim şey,hiç bir şeyi tam olarak bilmediğimdir."

ÖKSÜRÜĞE KESİN ÇÖZÜM...

Posted by agzı bozuk düşmanı

Çeşit çeşit gribin kol gezdiği şu günlerde,her türden öksürüğü bir gün içinde kesecek bir tarif vermek istiyorum.

Malzemeler : (Her birinden 100'er gr.)
a. Zencefil
b. Zerdeçal
c. Havliçan
d. Keten Tohumu
e. Tarçın
f. Bal
Bu malzemelerin hepsi karıştırılarak,karışım bir kavanozda saklanmalı.

Kullanım şekli :
1.) Karışımdan bir tatlı kaşığı,bir bardaktaki sıcak suyun içine konur,biraz da BAL eklenir ve sonra içilir.

En kısa sürede öksürüğün geçtiğini göreceksiniz.
Geçmiş olsun.

Posted by agzı bozuk düşmanı


Ne Şanslı bir Milletiz ki,bağrımızdan o Büyük insanı ve arkadaşlarını çıkartmışız.Bunca nankörün olduğu şu zamanlarda,değerini daha da fazla bilmemiz gerekiyor.Tüm dünyanın örnek aldığı bir Liderimiz varken,bu millet nasıl kişiler barındırıyor ki,o'nu silmeye çalışıyorlar.En ağırıma giden de bu zaten.. O ve arkadaşları olmasa,yaşayacakları vatan bulamayacak kişiliksizler,nasıl da arkasından yapmadıklarını koymamaya çabalıyorlar.Buna karşın bu millet,bu vatan, bir şekilde hep,doğrularını bulmuş ve yoluna devam etmiştir.Asla ümitsizliğe kapılmayalım....

CİVCİVLERİN ÇÖPLÜKTEKİ YAŞAMI...

Posted by agzı bozuk düşmanı


BUNU YAPANLAR İNSAN MI ACABA?

CİVCİVLERİN ÇÖPLÜKTE Kİ YAŞAM SAVAŞI
Mudurnu Çöplüğüne atılan binlerce civciv ölüme terk edildi. Çöplükte civciv sesleri yankılanıyor. Henüz yumurtalardan yarı çıkmış civcivler siyah poşetlerle Mudurnu çöplüğüne terk edilmiş.

Civcivleri gören vatandaşlar şaşkınlıklarını saklayamıyor. Ölüme terk edilen civcivlerin neden buraya çöpe atıldığı hakkında kimse bir şey bilmiyor. Son günlerde ilçede faaliyetleri durdurma noktasına gelen bir firmanın kuluçkayı durdurduğu ve bu civcivlerinde buradan atılmış olabileceği belirtiliyor.
Siyah poşetler içersinde atılan binlerce civciv can savaşı veriyor. Doğadaki hayvanlar ise adeta bayram yapıyor.

12 YIL OLDU SONSUZA KARIŞALI -- Barış Manço

Posted by agzı bozuk düşmanı



12 Yıl oldu aramızdan fiziken ayrılalı ama eserleri hep yaşayacak.
Allah rahmet eylesin Barış MANÇO

GRİP Mİ? HAYVANAT BAHÇESİ Mİ?

Posted by agzı bozuk düşmanı


Önce domuz gribi dediler geldi geçti,şimdi de keçi gribi diyorlar ki,-kurbanlarından biriyim-,nasıl bir hastalıktır bu böyle?
Eskiden "grip,paçavra hastalığıdır."derlerdi şimdi hayvanlarla anılmaya başladı ama ne olursa olsun,insanı çarpıyor işte...
AMAN AŞILARIMIZI OLMAYI İHMAL ETMEYELİM.EVLERİMİZDEN C VİTAMİNLERİNİ EKSİK ETMEYELİM.

CAN SIKINTISINA ÇÖZÜMLER / KAĞIT MODEL

Posted by agzı bozuk düşmanı

Uzun yıllardan beri uğraştığım bir hobimi sizlere sunmak istiyorum.İnternet'ten planlarını indirmek sureti ile yapabileceğiniz kağıt modeller.
Gereken Malzeme : Yapıştırıcı,makas ve A4 Kağıdı..
Yapmış olduğum bir kaç örneğin resmini de sizlere sunuyorum,özellikle becerilerini geliştirmek isteyen çocuklara ve kafasını dinlemek isteyen her yaşdan çoccuğa kesinlikle öneririm.




Ayrıca aşağıda verdiğim örneği yazıcınızdan çıkartarak,siz de kolaylıkla yapabilirsiniz.

Yapmanız gereken tek iş,noktalardan hareketle keserek,gerekli kıvrımları(resim üzerinde işaretlidir.)kıvırıp,yapıştırmayı yaparak modeli bitirmektir.

Elimde bu konuda geniş bir arşiv olup,arzu edilir ise paylaşmaya hazırım.

Herkese kolay gelsin.

ANNE YEMEKLERİNE DEVAM-ENGİNARLI GİRİT KEBABI

Posted by agzı bozuk düşmanı


Anne Yemeklerine Devam

Enginarlı Girit Kebabı(4 Kişilik)
Malzemeler:
300 gr. dana kuşbaşı et
3 adet enginar
1 adet kurusoğan
1 adet domates
2 adet sivri biber
...1/2 çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı su
Tuz,karabiberYapılışı:
1. Dondurulmuş enginarları limonlu suya atılır ve yumuşadıklarınde irice doğranıp limonlu suda bekletmeye devam edilir.
2. Tencereye sıvıyağı ve etleri konur. Etler suyunu salıp tekrar çekinceye kadar orta ateşte pişirilir. Suyunu çeken ve kavrulmaya başlayan etlere küp küp doğradığınız kuru soğanı eklenir ve kavurmaya devam edilir.
3. İrice doğranan enginarlar ve sivri biberler ilave edip 3-4 kere tahta kaşıkla çevrilir. Doğranmış domatesleri de ekleyip 3-4 kere daha çevrilip kavurulur.
4. Tuz ve karabiber eklenir. Üzerine 1 su bardağı su ilave edip, suyu bitinceye kadar kısık ateşte pişirilir.
Dereotuyla süslenip, pirinç pilavının yanında servis yapılır ise daha leziz olur.
Afiyet olsun…

Not: yemeğin resmini çekemediğimden nette bulduğum bir resmini kullanmak zorunda kaldım,kusura bakılmaya..!!!:)

Yaş,aldı başını yürüyor,bugün doğum günüm...

Posted by agzı bozuk düşmanı




20 Ocak 1959'da doğmuş olan ben, bugün bir yaş daha aldım.Umarım Yüce Allah, ileride dostlarımla daha nice yaşlar kısmet eder.Bu günün bahanesi ile, gelin o güzel şiiri bir kez daha yudumlayalım...,

Allah herkese Sağlıklı,Huzurlu,Mutlu,Başarı dolu bir ömür versin.


OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkezin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı Tarancı

Sevmek Zamanı..

Posted by agzı bozuk düşmanı



Bunca zaman sonra, zor bir konuda zor bir yazı, hem de hakkında binlerce defa yazılmış bir konu ama ne yapayım ki, içimden geldi..Belki, benim de yuvamda bir dişi kuş yok, o yüzdendir...

Sevgili dostlarımın bloglarında,nefis yemek tariflerini okuyorum,nasıl göz nuru döktüklerini görüyorum,o tarifler ve el emeklerinin yuvalarına nasıl yansıdığını biliyorum ve en azından tahmin ediyorum,içim gidiyor.Bu belki biraz kişisel bir yazı oldu ama ne yapayım ki,insan bazen böyle duygularını da paylaşmak istiyor.

Tüm dostlara sevgi ve saygılar

Geçmiş Olamayacak Geçmiş, Gelecek Olamayacak Bugün...

Posted by agzı bozuk düşmanı



Bugünlerde düşünüyorum da, aramızdan ayrılan sanatçılarımızın, bestecilerimizin yerlerini alabilecek kaç kalıcı nitelikde sanatçı var orta yerlerde.... Onlar da elbette ellerinden geleni yapıyorlar ama sanıyorum artık o duygu dolu insanlar, o şarkıları okurken yaşayan ve yaşatan ruh hali, samimiyet ve nezaketi ara ki bulasın.

Kendilerinden öncekilerden devraldıkları bayrağı ileriye taşıyacak sanat maratoncularını göremiyorum, çünkü toplumda o hassasiyeti bulamıyorum..

Bu bir nostalji yazısı değil ama görünen o ki; çocuklarımızın nostaljik duygularını dolduracak anıları bile olamayacak.   Bunun üzüntüsü, hepimizin sorunu olmalı, değil mi?

Kalın Sağlıcakla..

Dünya Tarihi, bizim de Tarihimiz...

Posted by agzı bozuk düşmanı

Yapmasını bildiğimiz yemekler, üzerinde yürüdüğümüz yollar, büyümeleri için binbir özen gösterdiğimiz çocuklarımız, günlük yaşamda aklımıza gelebilecek her olgu.. Dünya Tarihinin bir parçası değilmidir? Hangi ülkede olursa olsun bir kaç ayrıntı farkı ile bu yaşam bizim değilmidir? Afrika da Zebranın yüreği çarparken, Çin'de Panda da aynı heyecanı duyar..Amazon ormanındaki köy halkı da nefes alır, Türkiyemin insanları da...O halde bu dünyada birbirini yemek niye ki? Sevdiğin seni anlamaz, ne anlatsan belki yetmez ama olsun, bu da insanlığın özelliklerinden değilmi ?
Anladığı zaman iş işten geçer ise ne fayda, yaşamak; yine aynı yaşamak olur mu ki? Olmaz ama dünyanın her yerinde, o olmazlık, olmazlıktır elbette...
Kısacası; bana göre Dünya tarihi, bizim tarihimizdir, tabii yakında üzerinde yaşanacak bir dünya kalır ise...

ZEKİ MÜREN - Bir Demet Yasemen

Posted by agzı bozuk düşmanı



Hanımların yemek listelerine ve nefasetlerine sözümüz yok, tatma ve yeme şansını bulanlara ne mutlu...:)
Ben de en iyisi, bu güzelliklere bir şarkı ile katılayım. Böylelikle  Zeki Müren'i de rahmetle anmış oluruz.

Can Dostları......

Posted by agzı bozuk düşmanı

                                                    CAN DOSTLARINA BAKIN
                                  Nasıl da insanın içine dokunuyor?
                     

Kuzey Ege'de Soğuk...

Posted by agzı bozuk düşmanı


Kuzey Ege'de, yaşadığım bölgede, bu sabah çektiğim kimi resimleri sizlere sunmak istiyorum.Yazın cıvıl cıvıl olan kasabada bir kış sabahı, kar olmadığı zamanlarda böyle doğuyor.
Yaklaşık saat sabahın sekizi ve üzerimde kabanımla, biraz sonra bu manzaranın içine doğru yürüyerek, gazetemi almaya kasabaya gideceğim. Sonrası mı?  Bakalım gün, beraberinde neler getirecek?

Şu an olasılıkla balıkçılar, denizden dönmüş ve ağlarını temizliyor olmalılar, ki birazdan lokanta sahipleri gelip balıkların seçmecelerini alıp giderler, sonra da gidip,balıkçı kahvelerinden çaylarını içecekler. Ara sıra onlara katılıp, yaşadıklarını dinlemek de zevkli ve öğretici oluyor. Ama benim seçeneceğim çay yerine Sahlep elbette..İnsanın içini sıcacık yapıyor, eskiden İstanbul'da Kadıköy-Karaköy vapurlarında içerken olduğu gibi....



Bu vatandaşın adı da, Yumuk...
Uzun süreden beri can yoldaşım, yaklaşık bir yıl oldu elime geleli. İlk gördüğümde boyu, şimdiki bacağının yarısı kadar idi, oysa şimdi kocamaaan oldu.
Evim ile kasaba merkezi arası, yaklaşık deniz kenarından yürüyerek bir km.civarındadır ve bu vefalı dostum, beni o yolda sabahları hiç yalnız bırakmaz. Beraberce yürürüz,sohbet ederiz ve yolun sonunda, ben çayımı içerken, o da sabah poğaçasını bir güzel kemirir..

Bir Sıkıntı Var ki İçimde....

Posted by agzı bozuk düşmanı



İçimde bir sıkıntı var bugün,Allah hayırlara yorsun demekten başka bir çare gelmiyor elimden.Yediğimi, içtiğimi beğenmiyorum.Bir bezginlik var ki, tam görmelik..Yaş dayandı 50'lere, olacak elbette böyle gelip geçişler ... Yaşamımda hiç kendimi bırakmadım asla, çünkü bu fırsat elimize bir kere geçiyor zaten nasıl olsa.Yaptığım yürüyüşlerde doğayı, yanından geçtiğim insanları, her durumu, her olguyu tek tek gözlemlemeye çalışıyorum ama ne fayda. Akşam oluyor, o sessizlik saati ve ben ancak, netteki dostlarıma ulaşabiliyorum. Buna da şükretmek gerektiğini ayrıca biliyorum...


KARANLIK BİR DÜNYADA BİLİMİN MUM IŞIĞI..

Posted by agzı bozuk düşmanı

Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı
The Demon-Haunted World - 1995
Carl Sagan
Çeviri: Miyase Göktepeli
Sayfa Sayısı: 472
17. Basım -2500 Adet
Pek az sayıda bilim adamı, bilimin merak, heyecan ve coşkusunu geniş kitlelere aktarmada Carl Sagan kadar başarılı olabilmiştir. Pulitzer Ödülü’ne sahip Sagan’ın milyonların düş gücünü yakalama ve zor kavramları anlaşılır bir biçimde aktarabilme yetisi okurlar açısından gerçek bir kazanımdır.

Akıldışılığın ve batıl inançların egemen olacağı yeni bir Karanlık Çağ’ın eşiğinde olup olmadığımız sorusu, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı’nın çıkış noktası.
Kitapta bir yandan bilimsel çalışmalara neden kara çalındığı sorgulanırken, bir yandan da uzaylılarca kaçırılma, "bağlantı kurma" ve şifacılık gibi konuların içyüzü gözler önüne seriliyor. Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, Sagan’ın bilimle bir ömür boyu süren gönül ilişkisinin bir bildirgesi sayılabilir.
TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 85
Kaynak : http://www.tubitak.gov.tr/sid/0/cid/1663/index.htm



Carl Sagan (1934-1996)
Çalışmalarında her zaman bilimsel yöntemi savunmuştur.

TÜM BİR YAŞAM...

Posted by agzı bozuk düşmanı



ÖZLEM DUYMAK BUDUR İŞTE..

Felsefe Yazımı ve kişisel Gelişim Kitapları

Posted by agzı bozuk düşmanı


Aslında pek çok blogda, farklı konularda felsefi metinler görüyorum ve kimisi bana yararlı görünüyor, kimisi ise sadece yaşamış olana fayda vermiş gibi geliyor.
Birikimlerin dostlar ile paylaşılmasından yanayım elbette ama, şöyle bir de düşünüyorum da, genel olarak yaşananlar kişisel bazda oluyor hali ile.. Durum da böyle olunca ve herkesin koşulları da farklılıklar taşıdığına göre, ortak paydayı  bulmak bana zor gibi geliyor... Bilmem belki de yanılıyorumdur, ama şu an içimden geçen düşünceler bunlar...İnsan ruhu ve labiretleri hakkında o kadar çok kitap yazılmış ki, bunların hangisinin yararlı olacağı okuyana kalmış gibi gözüküyor.
Piyasa da kişisel gelişim kitaplarından geçilmiyor ve bunların yararlı olduklarını pek düşünemiyorum. Hemen hemen hepsi bir takım saptamalardan, önerilerden oluşuyor ve bana para kazanma amacını taşıdıklarını düşündürüyor,büyük ölçüde okuyana yarar kazandırmayı değil....
İnancım o ki; herkesin en iyi başvuru kaynağı kendi deneyimleri ve gerçek dostların da olabildiğince katkıları...
Deneyimlerimiz en kıymetli hazinelerimizin başlarında gelmeli bence, çünkü bizlerden sonra gelecekler var...

Awaara / Raj Kapoor-Nergis

Posted by agzı bozuk düşmanı



Raj Kapoor ve Nergis'in Yıllarca ülkemizi sarsan filmi Avare'nin müziğini sizlere sunmak istedim.Umarım beğenirsiniz.

Aşk Üzerine Güzel Sözler..

Posted by agzı bozuk düşmanı

" Söylenilmez söylenilse fehm olunmaz neyleyim, Pes leb-i hamuşumuz bu defterin imzasıdır."           
                                                                                                                        Esrar Dede              
Aşkın gerçekleri bir türlü söze sığmaz, o yüzdendir ki susan dudaklarımız bu defterin mührü olarak daima kapalı durur.

                                                                       *****

 "Destimde cam görse benim sernigün eder, Nadana sagar istese, ratl-ı giran verir."     
                                                                                                                        Nef'i
Felek,benim elimde küçük bir kadeh görse onu baş aşağı çevirip döker de, layık olmayan cahil kişilere bir kadeh isteseler,onlara koca bir şişe verir.
                                                         

"Özlemin Eski Tadı Yok..."

Posted by agzı bozuk düşmanı




 Bir adam hafta sonları evinde ne yapar? Ya kahveye gider, ya da oturur gazete okur. Eh!! gazeteler bittiğine ve kahvehane alışkanlığı da olmadığına göre, dostlar ile sohbet, elbette en iyisi...
Hadi bugün biraz sinemada gerilere, şöyle klasik filmlere doğru bir yolculuğa çıkalım. Biliyorum, fazla ve uzun yazılar daima göz yorar, bıktırır.Bende sözü çok uzatmadan, sizlere o filmlerin posterlerinden örnekler sunmak ve bir de unutulmaz bir filim melodisini dinletmek arzusundayım.(Francis Lai'nin muhteşem bestesi Love Story)
Bu filmleri kişisel arşivimde veya TV.'lerde tekrar izlediğim zaman, inanın bana o kadar çok ayrıntı yakalıyorum ki, zamanın da nasıl kaçırdığıma şaşırıyorum.Üstelik de sinemanın o eski, güzel ışıltısını yeni çevrilen pek çok filmde bulamadığımı düşünerek...
Kazablanka'da Humphry Bogart'ın o hüzünlü bakışlarını,Rüzgar Gibi Geçti'de Clark Gable ve Viven Leigh arasındaki çekişme ve doğan aşkı, Tiffany'de Kahvaltı'da, Audrey Hepburn'un zerafetini bugün yakalamak ne mümkün !!! Bulduğunuz veya tesadüf ettiğiniz zamanlarda bu filmleri izlemenizi öneririm, görün bakın yitip kaybolduğunu sandığınız ne çok evrensel değeri onlar da bulacaksınız.
Malum; Simone Signoret bunun farkına varmış olmalı ki; kitabının adını bile bu duygu ile koymuş;
                          " Özlemin Eski Tadı Yok."        

Francis Lai Theme From Love Story

Posted by agzı bozuk düşmanı

Kuzey Ege'de Kar Yağınca....

Posted by agzı bozuk düşmanı


En Sonunda  Beklenen oldu ve Kuzey Ege'de bu sabaha karşı Berbat bir tipi başladı.

İyi ki herkes zeytin toplama işini kolaylamıştı da sorun çıkmadı, ama uzun zamandır 
kar yağmayan bu bölge için sürprizli günler oldu bunlar..
Sizlere bahçemden,daha bu sabah (11.12.2010) alınmış görüntüler sunmak istiyorum.
Ayrıca sizleri başımızı sokacak evlerimiz olmasına şükretmeye ve 
Allah'ın olmayanlara da vermesine dua etmeye çağırmak istiyorum.


Her Gece Uyurken son ve Her sabah Uyanırken İlk Sen...

Posted by agzı bozuk düşmanı



Gerçek sevginin belirtisi; korku ve sevinç halinde sevgiliyi hatırlamak,onu anmaktır. Bir aşık,sevgilisi için şöyle demiş;"
       Seni bana iyi hal de hatırlatıyor kötü hal de,
       Korktugum da hatırlatıyor seni,
       Umduğum ve beklediğimi de..."


Sevginin gerçekliğinin bir delili de, uykudan uyanır uyanmaz sevenin kalbine ve diline ilk gelenin, gün bitip uyurken de son gelenin, sevgili olmasıdır.
Şairin dediği gibi; "Her Gece uyurken son şey sensin,uyandığım da da ilk şey yine sen."


Aşıklar kitabı'ndan
İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye
*********************
Sevmek ne kadar güzel, ne kadar yüce bir duygu ama insan sevdiği zaman da hakkını vermeli, değil mi?
Kalın Sağlıcakla....

GİRİT YEMEKLERİ 2

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:








GİRİT USULÜ KABAK BÖREĞİ
Malzemeler
2 Ad.sakız kabağı
Lor peyniri (250 gr.)
Kara biber

YAPILIŞI    :
Hazır veya evde açma 3 adet yufka alta konacak,
rendelenen kabaklar sıkılacak, üç adet yufkanın üzerine döşenecek.Üzerine yeterince lor peyniri konup, karabiber serpilecek.Az miktarda Tarçın katkısı yapılacak.Üstüne 3 kat daha yufka konup, son olarak üzerine ve yanlarına çorba kaşığı ile çiçek yağı gezdirilecek. Fırında kalma süresi yaklaşık 40 dakika civarıdır. Afiyet Olsun.
NOT :  Yemeğin tarifi, kendisi Giritli gelini olan, 76 yaşındaki Annemden alınmıştır.

Atatürk'ün Sırdaşı...

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:


Atatürk'ün en yakınlarından Kılıç Ali'nin anılarını okurken, beni çok etkileyen bir pasajı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Atatürk ve Kılıç Ali, bir gün Çankaya'da otururken, Ata'nın sekreteri Hasan Rıza Soyak içeri giriyor ve Atatürk'e bazı evrakları imzalatarak, akşam vakti olduğu için evine gidiyor. Arkasından Atatürk, Kılıç Ali'ye şu sözleri söylüyor;
" Bak Kılıç...Evine gidiyor.Çarşıya uğrayacak,evdekilerin istediklerini alacak,kapıda karşılayacaklar,hanımı ve çocuğu ile kucaklaşacak,sohbet edecek,gönlünde görevini tam yapmış insanların huzuruyla uyuyacak..Akşama doğru kalkacak, hep birlikte gezmeye gidecekler,hem de gönüllerince, istedikleri gibi... Protokol yok, kontrol yok. Öğrenmek, duymak, bilmek istediklerine gönüllerince sahipler..Acaba Hasan Rıza saadetinin farkında mı? "
Böylesine mutlak özgürlük ve kayıtsızlık içinde, milletinin arasına karışabilmek, mesela Galata köprüsü'ndeki seyyar satıcıdan ekmek arasına sıkıştırılmış kömür ızgarası yanığı palamudu, ayaklarını rıhtımdan sarkıtarak bir baş soğan ile yiyebilmek, hele işi bitince,sakin ve huzurlu-kendi tabiri ile üç oda- evine, hasretle beklendiğini bilerek belki karısına, çocuklarına kavuşmayı özleyen dileklerini kimbilir kaç kere dinlemişimdir.
Milyonların değil belki milyarların hayal ettiği yüce mertebelere çıktı.Ama diyeceğim ki bu masum özlemini beraberinde götürdü.

Kaynak   : Kılıç Ali'nin anıları
Derleyen : Hulusi Turgut / İş Bankası Yayınları

Gri Günler ve Işığın Varlığı....

Posted by agzı bozuk düşmanı


Bu iki resim, tarafımdan aynı gün güzel yurdumuzda çekilmiştir. Tıpkı yaşamdaki değişimler gibi, her yer gri olmasına karşın, bir kaç saat içerisinde aynı noktada bulutların böylesine inanılmaz ferah bir tablo çizmesi, bence hepimiz için; doğa annenin hoş bir dersi olmalı...

Ben Sana Mecburum Bilemezsin.

Posted by agzı bozuk düşmanı





                                          Attila İLHAN ( 1925-2005)

                                          BEN SANA MECBURUM

                                      Ben sana mecburum bilemezsin
                                      Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
                                      Büyüdükçe büyüyor gözlerin
                                      Ben sana mecburum bilemezsin
                                      İçimi seninle ısıtıyorum

                                      Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
                                      Bu şehir o eski İstanbul mudur?
                                      Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
                                      Sokak lambaları birden yanıyor
                                      Kaldırımlarda yağmur kokusu
                                      Ben sana mecburum sen yoksun

                                      Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
                                      İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
                                      Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
                                      Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
                                      Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
                                      Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
                                      Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

                                      Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
                                      Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
                                      Durup köşe başında deliksiz dinlesem
                                      Sana kullanılmamış bir gök getirsem
                                      Haftalar ellerimde ufalanıyor
                                      Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
                                      Ben sana mecburum sen yoksun

                                      Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
                                     Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
                                     Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
                                     Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
                                     Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
                                     Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
                                     Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

                                     Ne vakit bir yaşamak düşünsem
                                    Bu kurtlar sofrasında belki zor
                                    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
                                    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
                                    Sus deyip adınla başlıyorum
                                    İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
                                    Hayır başka türlü olmayacak
                                    Ben sana mecburum bilemezsin..

Girit Yemeklerinden Örnekler (1)

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:


Sizlere küçük bir dizi halinde, Girit mutfağından örnekler sunmak istiyorum.
Bu mutfağın en büyük özelliği; genel olarak sebze ve Zeytinyağı ağırlıklı
olmasıdır, kısaca sağlık için gereken Güzellikler.. Şimdiden Afiyet olsun.


Yumurtalı Arap Saçı Kavurması :


Yumurtalı Arapsaçı Kavurması gerekli malzemeler :
  • 1/2 kg arapsaçı
  • 1 büyük soğan
  • 2 yumurta
  • Yumurtalı Arapsaçı Kavurması Yapılışı:
  • Arapsaçının taze filizleri ve dalları ayıklanır, yıkanır. Tuzlu suda veya buharda haşlanır.
Yumurtalı Arapsaçı Kavurması Yapılışı:
1- Süzülen arapsaçları doğranır.
2- Tavada zeytinyağında ince doğranmış soğan kavrulur.
3- Arapsaçı eklenir, yağda soğanla beraber çevrilir.
4- Kavrulan otun ortası açılır, yumurtalar kırılır. Hafifçe karıştırılarak yumurtaların pişmesi sağlanır. 
Arapsaçı otu hakkinda: REZENE olarak da bilinir.Ozellikle Ege bolgesinde bulunur. Anasona benzer birkokusu vardır ve Girit mutfağında çok önemli bir yere sahiptir.
Rezene için daha fazla bilgi   :   http://tr.wikipedia.org/wiki/Rezene

Divan Edebiyatımızdan Örnekler...

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:

                             
 Haydi bugün sizlerle şiir deryasına uzanalım ama günümüzden biraz gerilere doğru gidelim.Gerçi böyle demek de ne denli doğru ya..Öyle güzel yazılmışlar ki,asırlardır kalıcı olmuşlar,halk ağzında atasözüne dönüşmüşler,ben de
sizlere sunmak istiyorum..

" Bir şu'lesi var ki şem'-i canın, Fanusuna sığmaz Asumanın.            
  Şeyh Galip 
 Can mumunun öyle bir ışığı var ki, göklerin fanusuna sığmaz.
                                     .......................................
"Doğru söylerim halk razı değil,
 Eğri söylerim hak razı değil."                                                       
 Anonim                                     ........................................

"Ben göz açmam habdan bidardır gönlümdeki
 Gerçi ben mestim veli hüşyardır gönlümdeki."
  Enderunlu Vasıf
  Gönlümde öyle bir aşk var ki, ben uyurken bile uyanık
  Ben gerçi mest olmuşum amma, gönlümdeki her an ayık.
                                               ..........................................


  

Vals Ve Tango Deyince...

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:


Fred Astaire ve Ginger Rogers'dan  Smoke Gets In your Eyes'ı izleyebilir ve
Sanırım sizde benim gibi, huzur dolabilirsiniz...





Dans dendiğinde aklımıza ne gelir? Sevginin en güzel aktarım yollarından biri..

Pek çok dans türü var, Tango'dan Break Dance'e kadar, ama bunların içinde ikisi
var ki; asla eskimeyeceğini düşünüyorum.  Vals ve Tango...

Strauss ailesinin besteledikleri valsler, bilindiği üzere 100 yılı aşkın bir süredir, ruhlarımıza ilaç ve tercüman oluyorlar.

Ya Tango; her ne denli Arjantin kökenli olsa bile, sınırlarötesi bir büyü taşımıyor mu bizlere.. Astor Piazzola'nın tangoları, La Comparsita'nın, Hernando's Hideaway'in, hırs,istek,arzu ve sevgi dolu notaları, bir yerlerimizde saklı tuttuğumuz duygularımızın dışarı vurmasına yardımcı olmuyorlar mı? Ya da onları pekiştirmemize, sevdiklerimize aktarmamıza?

Ne mutlu, sevdikleri ile birlikte dinleme şansına sahip olanlara... :):):)

BU NASIL BİR RESMİ GEÇİTTİR? BU NASIL BİR TRAJEDİDİR?

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:

 Avcının 'vahşet' geçişi

Edirne'nin kurtuluş törenlerine katılan 'Avcılar', vurdukları hayvanların leşlerini resmi geçitte sergiledi. Protokol selam durdu, çocuklar seyretti
EDİRNE'NİN kurtuluş törenlerine, avcılık kulübü üyelerinin "vahşet sergisi" damgasını vurdu. Kentin düşman işgalinden kurtuluşunun 88'inci yıldönümü için Talatpaşa caddesinde tören düzenlendi. Törende Edirne Valisi Gökhan Sözer, 54. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral ve Belediye Başkanı vatandaşları selamladı.

Tören geçişine okullar, askeri birlikler ve kamu kuruluşlarıyla birlikte bu yıl ilk kez Edirne Avcılık ve Atıcılık İhtisas Kulübü üyeleri de katıldı. Ancak kulüp üyelerinin avladıkları hayvanları sergilemesi 'Bu nasıl bir anlayış' dedirtti. Açık kasa ciplerle geçit törenine katılan eli silahlı avcılar, araçlarının üzerine, avladıkları ayı, domuz, tilkileri sergiledi. Onlarca çocuk da meraklı gözlerle hayvan leşlerini izledi.

Bu arada kortejde bulunan kulüp başkanı Murat Şirmen, avcıların daha önce avladığı bir tavşanı Edirne Valisi Sözer'e hediye etmek istedi. Ancak Sözer, tavşanı kabul etmedi. Tören sırasında Edirne Tatlıcı, Kebap ve Lokantacılar Odası tarafından yöreye özgü tava ciğer ve badem ezmesi ile bazı kuruluşların dağıttığı hediyeler izdihama neden oldu. Törenleri protokol tribününde izleyen CHP Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız, Kırkpınar Davul Zurna Ekibi'nin geçişi sırasında gürültüden rahatsız olunca kulaklarını tıkadı. Bu arada geçit töreni sırasında küçük bir kız çocuğu Vali Sözer, Tuğgeneral Demirci ve Başkan Sedefçi'nin bulunduğu protokol tribününe çıkarak bir süre töreni izledi.

Sn.Sarkaç'ın Mimi Hakkında...

Posted by agzı bozuk düşmanı Etiketler:


Açıkçası bu mim ile ilgili kitap araştırırken,kütüphanemden olabildiğince değişik
bir kitap seçmeye çalıştım ve bu doğrultuda;Sn.Attila Dorsay'ın,
Hayatımızı değiştiren filmler  1995-2005 isimli eserinde karar kıldım.
Konusunda tam bir otorite olan Attila Dorsay'ı ayrıca kişisel olarak da tanırım
ve kitabının 55.sayfasına denk gelen film denetiminde yer alan film ise;
Japon yönetmen Takeshi Kitano'nun Bebekler adlı filmi..

Buyrun 55.sayfadan filmi birlikte izleyelim,ışıklar sönmüş bulunmaktadır;

"Bir yandan geleneksel Bunraku(16.yüzyıldan beri süregelen ve dev bebeklerle
oynanan bir Japon oyunu)sanatından esinlenen, öte yandan
o eşsiz pastel renkleriyle  Japon ilk yazını ve onun rengarenk doğasını
tam bir estet gibi kullanan bu film, ayrıca sinema tarihinde yapılmış en etkileyici Aşk filmlerinden biri.."